ÇOCUĞUM NEDEN KONUŞAMIYOR ?
- Psikolog Tuğçem İLHAN
- 14 Oca 2017
- 3 dakikada okunur
ÇOCUĞUM NEDEN KONUŞAMIYOR ?
Konuşmamız yaşamımızın bir parçasıdır ve yaşam kalitemiz konuşmamızın yeterliliğinden etkilenir. Bu konuya derinlemesine baktığımızda dil ve konuşmanın birbirinden farklı olduğunu görürüz. Dil, insanların birbiriyle iletişim kurmak amacıyla kullandığı doğal bir araçken; konuşma ise insanların belirli bir dili kullanarak sesli şekilde iletişim kurmasıdır. Sonuç olarak ikisi arasındaki fark ifade edildiğinde, konuşma bozukluğu seslerin doğru üretilememesi ile ilgili bir problem iken dil bozukluğu anlamadaki güçlük ya da düşüncelerini bildirmek için kelimeleri bir araya koyamamaktır. Dil ve konuşma bozuklukları sözel olarak iletişimin aksamasına neden olurken yaşam kalitesini de düşürebilir.
Peki bu problem neleri kapsar?
Küçük çocuklar, içinde yaşadıkları toplumun dilini öğrenmeye ve konuşmaya başladıklarında kendilerince bazı basitleştirme işlemleri yaparlar. Söyleyemedikleri seslerin yerine kendilerine daha kolay gelen başka sesleri koyabilirler. Örneğin “öğretmen” yerine “öğyetmen” demesi, “davul” yerine “dayul” demesi, “kitap” yerine “kipat” demesi, “saat” yerine “sahat” demesi, “ekmek” yerine “emme” demesi gibi. Bu sesleri yanlış kullandıkları zaman konuşmaları “bebek konuşması” gibi algılanabilir ve bu durum ailelerin hoşuna gidebilir. Ne yazık ki bu sorunlar düzeltilmezse yetişkinliğe kadar devam edebilir ve sonuç olarak artikülasyon bozukluğu dediğimiz problem ortaya çıkar. Bunun haricinde akıcılık sorunları, yani toplum arasında kekemelik dediğimiz sorunlarda yine küçük yaşlarda önlem alınmadığı sürece yetişkinliğe kadar devam edebilir. Ses bozukluğuna baktığımızda, çocuğun cümleye başlarken sesi gür ve nettir fakat cümlesi bitinceye kadar sesi azalabilir, kısılabilir ve sesi sanki ağzında geveliyormuş, hastaymış gibi çıkardığını görüyoruz. Dil bozukluğuna baktığımızda ise, çocuğun karşısındaki kişinin söylediklerini anlamada sorunu olduğunu ya da kendi düşüncelerini ifade etmek için kelimeleri bir araya getirmede sorunu olduğunu görmekteyiz. Tüm bunların yanında işitme engeli, yarık damak ya da beyin engeli gibi fiziksel faktörlerinde etkili olduğunu görmekteyiz.
Çocuğunuzda olabilecek dil ve konuşma sorununu nasıl fak edebilirsiniz?
Dil gelişiminde bir aksaklık olup olmadığı yönündeki ilk belirtiler, çocukta konuşma davranışının ortaya çıkması ile başlamaktadır. Bu ise, ancak 12-18 ay dolaylarında olmaktadır. Bu yüzden aileler 12-18 ay içindeki çocukların dil gelişimleri dikkatlice izlemelidirler. Eğer herhangi bir dil ve konuşma sorunundan şüphelenilirse, takip eden zamanlarda çocuğun izlenme ve müdahalesinde çocuk gelişimcileri, okul öncesi eğitimcileri ve özellikle dil ve konuşma terapisti sorumluluk alır.
Dil edinim süreci içinde bütün sesler aynı anda mı öğrenilir?
Sesler, art arda gelen bir sırayla öğrenilirler. Bazı sesler (örneğin p, m, b) bir yaş civarında öğrenilirken, örneğin “r” sesi okul çağına kadar tam anlamıyla edinilemeyebilir. Çocuk büyüdükçe konuşması daha anlaşılır hale gelir, ancak okul dönemine kadar sesletim ve ses bilgisi sorunu çözülemediyse bu sorun akademik başka sorunlara da neden olabilir. Bu nedenle anlaşılır sesletime sahip olabilmeleri için bir dil ve konuşma terapistinden yardım alması gerekir.
Dil ve Konuşma Bozukluklarının Nedenleri Nelerdir?
• Nörolojik faktörler
• Ateşli hastalıklar ve travmalar
• İşitme kaybı
• Damak ve dudak yarığı
• Ses telleri problemleri
• Çeşitli enfeksiyonlar
• Doğum anormallikleri
• Çocuğun çok fazla televizyon, bilgisayar gibi teknolojik ürünleri kullanması
• Çocuğun içe kapanık, çekingen, utangaç olması
• Aile problemlerine çocuğun şahit olması vs. gibi
Ailelere Neler Önerilir?
Başkalarıyla iletişim kurmayı engelleyen konuşma bozuklukları, bu rahatsızlığı yaşayan kişilerde güven kaybı, içe kapanıklık ve birçok sosyal soruna yol açabildiği gibi bu sorunlar da dil ve konuşma bozukluklarına yol açabilir. Özellikle küçük yaştaki çocuklarda görülen konuşma bozuklukları zaman kaybedilmeden tedavi edilmelidir. Zamanında tedavi edilmeyen konuşma bozuklukları, ilerleyen yaşlarda telafisi mümkün olmayan sıkıntılara yol açabilir. Öncelikle sorunun nedeni tespit edilmelidir. Sorun fizyolojik ise, bir tıp doktoru tarafından gerekli müdahale yapılmalıdır. Sonrasında psikolojik olan kısmında ailenin çocuğa konuşmayı öğretmek için ne gibi bir yol izlediğini öğrenmek gerekir, çeşitli eğitimler ve egzersizlerden yararlanmak için bir dil ve konuşma terapistine yönlendirilmelidir ve tedavi en yakın zamanda hayata aktarılmalıdır. Disiplin daha ağır basıp, ödül yetersiz ve zamana, duruma uygun olarak kullanılmıyorsa konuşma gelişimi çok yavaş olur. Hatta bazen hiç gelişmez. 3 yaşından önce konuşmalarında gelişme görülmeyen çocuklarla ilgili olarak yapılan vaka incelemeleri, bu çocukların 1 yaşından önce tuvalet kontrolü ve kendi kendilerine yemek yemeleri için aşırı zorlanmış olduklarını ortaya çıkarmıştır. Evde birden fazla dilin konuşulması da çocukta dilin algılanmasını güçleştirir. Çocuğun konuşmayı öğrendiği devrede evde iyi, açık ve anlaşılır konuşma örneğine sahip olması önemlidir ve çocuk belirli bir olgunluğa gelmeden konuşmaya zorlanmamalıdır. Çocukların aşırı derecede duyarlı, çekingen ve utangaç olmaları da konuşma gelişimini etkileyen önemli nedenlerdendir.
Bunların haricinde bireyin duygusal yapısı da konuşmasını etkileyen bir etmendir. Bireyin ruhsal çatışma içinde olması, anne babanın uyum sorunları yaşamaları bireyin konuşmalarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Çocuklar konuşmalarını bir kaza, bir şok veya duygusal çatışma nedeniyle de kaybedebilirler. Korkular, heyecanlar, aile hayatındaki büyük değişiklikler, yeni bir kardeşin doğumu gibi durumlar konuşmayı etkiler. Kısacası problemin giderilmesi ve çocuğun konuşmasının ilerletilebilmesi için teşhis şarttır. Ne çeşit bir problem olduğu ve ayrıntıları bilinirse terapi sürecinin başlatılıp başlatılmayacağına karar verilir. Çevresinden gelen teşvik sonucu çocuk konuşmaya yönelecektir. Konuşması için uyaranların zengin olması gerekir. Çocuğun nasıl konuştuğundan çok ne söylediğine dikkat edilmelidir. Eğer nasıl konuştuğuna dikkat edilmek isteniyorsa, olumsuzluklara değil olumlu davranışlara dikkat edilmeli ve bunlar pekiştirilmelidir. Çocuğun yapamadıklarını düzeltmeye çalışmak yerine, yapabildiklerinden yola çıkarak yapamadıklarını neden yapamadığının farkına varmasını sağlamak yoluyla sistemi kavramasına yardımcı olunmalıdır. Çocuk asla başka çocuklarla kıyaslanmamalıdır, kendi içerisinde ve zaman doğrultusunda değerlendirilmelidir.
Yapılan araştırmalar sosyo-ekonomik düzeyi yüksek çocukların; sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan çocuklardan daha fazla kelime hazinesine sahip olduklarını ve konuşmaya daha erken başladıklarını göstermiştir.
Comments