ÖZGÜR BİREYLER YETİŞTİRMEK MÜMKÜN!
- Psikolog Tuğçem İLHAN
- 20 Oca 2017
- 7 dakikada okunur
Bağlanma, bireyin başka bir kişiden yakınlık bekleme eğilimi ve bu kişi yanında olduğunda kendisini güvende hissetmesidir. Belirli kişilere karşı güçlü duygusal bağlar kurma eğilimi insan doğasının bir parçasıdır ve yeni doğanda zaten tohum halinde bulunur.
Bebeklik döneminde temelleri atılan bağlanma davranışı yaşam boyu etkisini sürdürmektedir. Bu dönemde birincil bakım veren (genelde anne) ve bebek arasında gelişen bağlanma, ergenlikle birlikte akranlara doğru yönelmektedir. Erişkinlik dönemine gelindiğinde ise duygusal ilişki kurulan eş ilk sırayı almaktadır. Temel olarak değişmeden devam eden bu bağlanma örüntüleri, bireyin kişisel ve sosyal hayatı, profesyonel ilişkileri, stres kontrolü, fiziksel ve psikolojik sağlığı ve bilişsel gelişimi gibi birçok alanda etkili olmaktadır.
Bebeklikte Bağlanma
Anne ile bebek arasındaki ilk ilişki, ikisi arasında yakınlık yaratan ve bu yakınlığın devam etmesini sağlayan iç içe geçmiş bir içgüdüsel davranışlar dağarcığı tarafından kurulup, korunursa doğru ve sağlıklı olur. Aksi takdirde bebeklikteki bazı bağlanma sorunları; ilerleyen yaşlarda karşıt gelme bozukluğu, davranış bozuklukları, kaygı bozuklukları vs. neden olabilir. Aynı zamanda anne, gebelik ve lohusalık döneminde, kendisinin bebekken annesine bağlanma geliştirdiği süreçte yaşadığı güçlük ve çatışmaları tekrar yaşayabilir. Eğer anne, kendi anne babası ile sıcak, sevgi dolu ve güvenli bir bağlılık ilişkisi kurmuşsa, bu durum çocuğu ile olan ilişkisine de yansımaktadır.
Bebekler dünyaya geldikleri andan itibaren anneye (annenin yokluğunda kendisine bakan kişiye) bağlanmaya başlarlar. Bebeğin anneye güvenli bağlanması istenilen bağlanma türüdür. Bu bağlanma türünde bebek anneden ayrılırken güçlük çekmez ve annenin geri döneceğine dair bir güveni vardır. Onu rahatlatmak, korumak ve ihtiyaçlarını karşılamak için her zaman uygun (orada) olduğunu bilir, tehlike sezdiğinde ya da korktuğunda etkin olarak temas arar ve temas olduğunda ise kolayca yatışır ve mutlu olur, anne gidip tekrar yanına geldiğinde bebek onu olumlu karşılar. Anneyi bir yabancıya tercih etmesi kolaydır.
Güvensiz Bağlanma da üç şekilde olur:
● Kararsız (Kaygılı) Bağlanma : Bebek, kendine güvenmez, bağlandığı kişiye güvenir, dolayısıyla sürekli annesiyle birlikte olmak istemektedir, annenin gitmesine üzülür ve tahammül edemez. Annesini göremezse telaşlanır ve sürekli ağlar, annenin dönüşü sakinleşmesine yetmez, çocuk bazen temas ararken bazen de bundan kaçınır. Anne, yeniden geldiğinde öfkeli davranışlar sergileyebilir, bu aslında karşıt tepkidir yani sarılmak demektir. Yabancılara karşı ise tedirgindir.
Kararsız/Kaygılı Bağlanmış Çocuklar, ilerleyen yaşlarında başkalarına aşırı bağımlı, başkalarını tutan bir yapıda olurlar. Başka kişilere yaklaşmada tedirgin olur, duygularının karşılıklı olmaması onları çok endişelendirir.
● Kaçıngan (Kaygılı) Bağlanma : Bebek, özellikle anne gittikten sonra geri döndüğünde anne ile temastan kaçınır. Annenin temas çalışmalarına direnmez ancak fazla da temas aramaz, çünkü annesine güvenmez, annesinin varlığı ya da yokluğu onu ilgilendirmez.
Kaçıngan/Kaygılı Bağlanmış Çocuklar, ilişkilerine duygusal yatırım yapmaktan kaçınır ve ayrılık olduğunda olumsuz duyguları çok az hissederler. Ayrıca yakınlarını zor zamanlarında tam anlamıyla desteklemekte, duygularını ve düşüncelerini ifade etmede güçlük yaşar.
● Karışık/Dağınık Bağlanma : Bebeğin hareketleri tepkileri karışıktır, afallamış davranışlar, karmaşa ve endişe vardır. Hareketleri ve tepkileri karışıktır, hem kaçınır hem de direnç gösterir yani aynı anda çelişik davranış örüntüleri gösterebilir.
Ergenlikte Bağlanma
Bağlanma örüntülerinin etkisinden hem bebeklik döneminde, hem ergenlik döneminde, hem de yetişkinlik döneminde bahsetmek mümkündür. Bu bağlamda ergenlik dönemi etkilerine baktığımızda;
Güvenli Bağlanma Geliştiren Ergenler; benlik saygısı, yaşam kalitesi, duygusal durum, psikolojik iyilik hali, kimlik ve okula karşı geliştirilen uyumla, olumlu ilişkili bulunmuştur. Güvenli bağlanma geliştirmiş olan ergenler, kolayca ilişki kurabilirler, ilişkilerinde daha az agresyon gösterirler ve stresle daha iyi başa çıkabilirler.
Güvensiz Bağlanma Geliştiren Ergenler, bu dönemde aile içerisinde problemler yaşamaya başlarlar. Çünkü çoğunlukla böyle ergenler, ebeveynleri tarafından bireyselliklerinin ellerinden alındığına dair bir düşünce geliştirirler. Ebeveyni bireyselliğine yönelik tehdit olarak algıladığı için ebeveyni ile çatışma içerisine girer. Ayrıca bu ergenler, çoğu zaman ailesi dışındaki ilişkilerinde de sorunlar yaşamaktadırlar.
Kendilerini yalnızlığa itilmiş hissetme, düşük benlik saygısı, stres ile baş etmede organize bir davranış gösterememe, sıklıkla fiziksel şiddet uygulama ve kurallara uymama davranışları gözlenmektedir. Ayrıca bu ergenler, cinsel baş etme mekanizması olarak sık sık mastürbasyona başvururlar.
Kaçıngan Bağlanma Geliştirmiş Ergenler ise, sadece sevgisiz bir cinsel deneyim, karşısındakini memnun etmeye yönelik ya da rastgele cinsel deneyim gibi savunmacı bir davranış içine girebilir. Bu kişilerin genelde çevrelerindekilere güvenmedikleri için kişileri kontrol altına almaya eğilimli oldukları, öfkelerini doğrudan ifade edemedikleri, bütünlük duygusuna sahip olamadıkları, öz değer duygusunu sürdüremedikleri tespit edilmiştir. Ayrıca bu ergenler, bağlanma geliştirdikleri ebeveynleriyle ilişkili sorun yaşadıklarında hızla depresyona girerler.
Yetişkinlikte Bağlanma
Çocuk bebeklikten itibaren annesi ile yaşadığı deneyimleri ve onunla geliştirdiği ilişkisini, ilerleyen yaşlarda her türlü yakın ilişkisinde model olarak kullanır ve etkisi tüm ömür boyu sürmektedir. Kişinin kendini ne ölçüde sevgiye layık, değerli bir birey olarak gördüğü, diğer insanları ne ölçüde güvenilir, ilgi ve sevgi sunmaya hazır bireyler olarak algıladığı bu şekilde gelişir. Bebekliklerinde güvenli bağlanmış olan yetişkinler anneleri ile ilişkilerini, geçmişte güvensiz bağlanan yetişkinlerden daha farklı algılarlar. Çocukluktaki bağlanma güvenliği, kendisini yetişkinlikteki romantik ilişkilerde gösterebilir. Anne babasına güvenli bağlanan kadın ve erkeklerin, partnerlerinin gereksinimlerine karşı daha duyarlı olduğu görülmüştür.
Güvenli Bağlanma
Bu tür bağlanma tarzına sahip bireyler, kendilerini sevilmeye değer kişiler olarak algılar ve başka kişilerin de genellikle destekleyici olduğuna inanırlar. Bağlanma ilişkilerine değer verir ve erken deneyimlerinin etkili olduğunu düşünürler. Erken deneyimleri hakkında tutarlı konuşurlar ve anne babalarının davranışlarını neyin motive ettiği konusunda düşünceleri vardır. Yakın ilişkilere değer verirler, bu tür ilişkileri başlamakta ve sürdürmekte problem yaşamazlar, olumlu benlik imgelerini korumak için başkalarının onayına daha az gereksinim duyarlar, bu konuda daha az kaygı yaşarlar ve başkalarıyla daha kolay yakınlık kurabilmelerinin yanı sıra özerk kalmayı da başarabilirler. Hem kendilerine hem de diğer insanlara saygı ve güvenleri yüksektir. Eşlerine kolaylıkla yaklaşabilirler ve onlara bağlı olmaktan da mutludurlar. Terk edilme ve insanların onlara onların istediğinden daha fazla yakınlaşmaları yönünde kaygıları yoktur. Uzun süreli ilişkiler kurarlar.
Güvensiz Bağlanma
● Saplantılı Bağlanma
Bu tür bağlanma tarzına sahip bireyler; kendileri hakkında olumsuz, başkaları hakkında olumlu düşünme ve hissetme eğilimindedirler. Çocuk yetiştirmedeki tutarsızlık ya da ters rollerden sürekli bahsederler. Zihinleri hala anne baba ile ilişkisiyle meşguldür ve etkin olarak onları memnun etmeye çalışırlar. Yalnızlığa tahammülleri yoktur ve ilişkiler konusunda takıntıları vardır. Dolayısıyla anne babadan zor ayrılır ve ayrıldıktan sonra da duygusal anlamda ilişkiye saplanıp kalırlar. İlişki kurduğu birey hep yanında olsun isterler, o kişi onları reddederse tehlikeli her şeyi yapabilirler.
● Korkulu (Kaçınmacı) Bağlanma
Bu tür bağlanma tarzına sahip bireyler; hem kendilerine güvenmezler hem de başkalarına güvenmezler ve değersiz görürler. İlişki kurmaya yanaşmaz, kendisinin sevilmeye layık olmadığı ve başkalarının reddedici olduğu ile ilgili inançlara sahiptir, reddedilmekten korunur. Bu nedenle korkulu bağlanan bireyler yakın ilişkiler kurmaktan kaçınırlar ya da ilişkilerinde oldukça fazla sorun yaşarlar. Bu durum da bireyin çocukluk yıllarında anneye aşırı bağlılığından kaynaklanan psikolojik bir problemdir.
● Kayıtsız (Kaçınmacı) Bağlanma
Bu tür bağlanma tarzına sahip bireyler; kendisini değerli, çevresindekileri olumsuz ve değersiz görürler. Yakın ilişkilerde kayıtsızdırlar, yakın ilişkiler onlar için gereksizdir.
Hayal kırıklığına uğramamak ve reddedilmemek için yakın ilişkilerden kaçınmakta, böylece bağımsız ve güçlü olmaya çalışarak olumlu benlik algılarını devam ettirmek istemektedirler. Bağlanma figürünün reddedişi karşısında bu kişiler, yakın ilişkilerden kaçar; bağımsızlığa aşırı değer verir ve ilişkilerin çok da önemli olmadığına inanmaya başlarlar. Bu kişilerin ilişkilerdeki sorunlarını çalışma hayatında telafi etmeye çalışan, aşırı iş tutkunu kişiler olmalarını veya boş zaman faaliyetlerine daha çok vakit ayırmalarını beklemek mümkündür.
NEDENLERİ Annenin Özellikleri Bağlanma sorunu yaşayan bebeklerin anneleri de ilgi uyandıran bir konu olmuştur. Bu bebeklerin annelerinde düşük benlik saygısı, ebeveynlik görevlerinde ve başa çıkma stratejilerinde yetersizlik göze çarpar. Bazı annelerde doğum sonrası depresyon görülebilir ya da ciddi bir psikotik bozukluk söz konusu olabilir. Bebeğin Özellikleri Bebeğin annesi ya da temel bakım veren kişi ile bağ kurmasını engelleyebilecek, gelişim geriliği ya da tıbbi sorunlar olabilir. Bağlanma sorunu yaşayan bebeklerin çoğunun zor mizacı olduğu, beslenme ve uyku alışkanlıklarının düzensiz olduğu, sinirli oldukları ve yatıştırılması zor oldukları bilinmektedir. Tüm bu özelliklerin anne-bebek ilişkisine olan etkisi önemlidir. Özellikle bebek ile annenin mizaçları birbirine uymuyorsa, bu etki daha fazladır.
Anne – Bebek İlişkisinin Özellikleri Birçok araştırma, anne-bebek ilişkisinin niteliği ile bağlanma sorunları arasında ilişki olduğu bilgisini elde etmiştir. Bağlanma sorunu olan bebeklerin ve çocukların annelerinin, çocuklarını övmedikleri ve onların davranışlarını anlamadıkları bilinmektedir. Bu anneler, çocuklarının hareketlerinden gelen ipuçlarını alamazlar, çocuklarına tutarsız ve karmaşık davranabilirler. Örneğin; bu anneler bazen acıktığı için ağlayan bebeğini kucağına alıp teselli etmek yerine, onları emzirmeye çalışırlar. Bazen de anne ihmalkar bir şekilde davranabilir ya da bebeğe karşı onu zorlayıcı ve aşırı müdahaleci bir tutum sergileyebilir. Tüm bu davranışlar bağlanma sürecini engelleyen davranışlardır.
Güvenli Bağlanma İçin Annelere Öneriler
• Doğumdan hemen sonra annenin bebeğini emzirmesi, bebeğin sütün kokusunu alması, bunun her ikisine de huzur ve mutluluk vermesi karşılıklı bağlanma açısından önemli ve olumlu bir davranıştır. Bebek karnı doyduğunda, annenin sıcaklığını hissettiğinde, bakımı yapıldığında kendini güvende hissedecektir. Bu sayede anne de bebeğinin ihtiyaçlarını karşılayabildiği için mutluluk veren bir yeterlilik duygusuna sahip olur.
• Bebeğin çıkardığı sesler tanınmaya çalışılmalıdır. Bebeğin çıkardığı seslere konuşarak tepki vermek, gülümsemek, dokunsal temas güvenli bağlanmayı pekiştirir.
• Bebeğin yüz ifadeleri ve beden hareketleri izlenmelidir, bebek annenin sesine göre üşüdüğünü belirtmek için ya da kucağa alınmak istediği için vücudunu hareket ettirebilir. Bebeğe sadece ihtiyacı olduğu ya da ağladığı zamanlarda değil, oynamak amacıyla ya da talebi olmadan da ilgi gösterilmelidir.
• Bebeğin hoşlandığı dokunuşlar bulunmaya çalışılmalıdır. Çünkü her dokunuş bebeğin yeni bir şey öğrenmesini sağlar. Bebeğe dokunuş ne kadar yumuşak olursa, bebek dünyayı o kadar rahat bir yer olarak algılar. Bebeğin benlik oluşumu, annenin bu başlangıçtaki bebeği tanıma ve anlama isteği sayesinde gelişir.
• Baba yeni doğmuş bebeğiyle bağ kurmayı anne kadar erken başaramayabilir, dolayısıyla bundan kaçınabilir. Bebeğin bakımı konusunda babaya da şans verilmeli ve cesaretlendirilmelidir.
• Bebeğin yoğun olarak bakım yapıldığı ilk ayları geçtikten sonra anne yavaş yavaş bebeğini başkalarına emanet etmeye başlamalı ve başkalarına güvenmeyi öğrenmeye çalışmalıdır.
• Bebeğin hoşlandığı çevre bulunmaya çalışılmalıdır, ufak ayrılıklara alışmak ve alıştırmak gerekmektedir.
• Annenin, çocuğa zaman içinde çeşitli sorumluluklar vermesi ve yabancı ortamları tanıması konusunda onu cesaretlendirmesi gerekmektedir.
• Ayrılma korkusu oluşmuş çocuklarla belki yarım saatlik minik ayrılıklarla başlanabilir. Çocuğun annenin rahat bir şekilde bay bay deyip gülümseyerek çıkıp gittiğini ve daha sonra geri geldiğini defalarca tecrübe etmesi gerekebilir. Çocuğun emanet edildiği kişiye veya yuvaya güveni arttıkça ve anneden ayrı tek başına var olabildiğini gördükçe ayrı kalınan süre uzatılabilir.
• Bağımlılık riski olan çocukların, ilkokul vaktine kadar beklemeden yuvaya gitmesi işleri kolaylaştırır. Anne-babanın yuvaya ya da okula gidilmesi konusunda net ve kararlı olması, ne olursa olsun mutlaka yuvaya/okula götürmesi önemlidir. Bu aşamada annelerin bir uzman desteği almaktan çekinmemesi gerekir.
• Bebeğin bağımlılık geliştirdiği dönem için geç kalınmış ise bebek-ebeveyn psikoterapisi, özellikle 3 yaş altı çocuklarda görülen bağlanma sorunları için önerilmektedir. Uzman, bebek ile ebeveynleri hep birlikte seansa alır. Bu yöntem ile hem bebeğin hem de ebeveynin etkili olduğu bebek-ebeveyn ilişki sorunları çözümlenmeye çalışılır. Oyun terapisi de 0-12 yaşlar arasında bağlanma ilişkilerinin yeniden kurulması ve çocuğun travmatik süreçle baş ederek süreci yeniden anlamlandırmasına yardımcı olmaktadır.
• Elbette ki aileye katılan küçük bir bebeğin bakımını tek başına üstlenmek anne için çok zor olabilir. Bu dönemde özellikle anneye, baba ve diğer aile bireyleri tarafından destek verilmesi çok önemlidir. Böylece anne tek başına olmadığını anlar, kaygısı hafifler ve kendini güvende hisseder. Bazen de anne doğum sonrasında yorgunluk, uykusuzluk ve farklı nedenlerle zor günler geçirebilirler. Özellikle lohusalık depresyonu nedeniyle zor günler geçirir ve tabi ki depresyonda olan bir kişinin bebeğiyle sağlıklı iletişim kurabileceği düşünülemez. Böyle durumlarda mutlaka psikolojik yardım alınmalıdır.
Comments